2000 ve 2008 yıllarında iki defa Bangkok'a gittim. Bu gezilerime ait 2012 yılında Forextraview isimli bir ekonomi dergine bir gezi yazısı yazdım. O dönem belirttiğim dergide Gezginin Günlüğü isimli bir köşe yazıyordum.
Bu yazıyı bugün sizlerle burada paylaşmak istiyorum. Keyifli okumalar dilerim.
BANGKOK
Uzakdoğunun büyüleyici şehri, Bangkok’tayız. Bu şehir, gülümseyen insanların ülkesi diye de anılan Tayland’ın başkenti. Bu şehrin isimleri çok. Melekler şehri, Kanallar şehri hatta Tapınaklar şehri.. Hepsi de Bangkok için ithaf edilmiş isimler.
Öncelikle, 2006 yılının sonlarında açılan Bangkok’un yeni
Havalimanı Suvarnabhumi’den bahsetmeden geçmek olmaz. Gerçekten mükemmel bir
görsellik sunuyor. Görenler ya da
görecek olanlar bana hak verecektir sanırım.
İstanbul’dan direkt uçuşla yaklaşık 9 saatte ulaşılan Bangkok’ta sizi öncelikle
bu güzel havalimanı karşılayacak.
Eski adı Siyam Krallığı olan bugünkü Tayland halen Krallık ile yönetiliyor. Tabiki seçilmiş meclisleri ve hükümetleri var. Bir anlamda, İngiltere monarşisi gibi. Tayland’da nüfusun çoğunluğu Budist. Zaten, her yerde görebileceğiniz irili ufaklı Budist tapınakları bunu size gösteriyor.
Bu ülke insanının budizme olan inancı, Buda’ya olan sevgisi ve
saygısı gerçekten her yerde göze çarpıyor. Hele Kral’larına olan sevgi ve
saygıları anlatılacak gibi değil, görmek ve yaşamak lazım. Zaten heryerde
Kral’ım çok yaşa anlamındaki yazıları görebiliyorsunuz. (Long Live King).
Başkent Bangkok, yazının başında da belirttiğim üzere, bir
‘’Kanallar Şehri’’. Chao Phraya nehrinin
ve kollarının oluşturduğu kanallarda
yapacağınız bir tekne gezisi ile şehri tanımak sizi bambaşka duygulara
sürükleyecek.
Nehrin kenarındaki irili ufaklı -sıradan ya da muhteşem- tapınaklar, ağırlıklı olarak yoksul insanların yaşadığı barakalardaki nehir yaşamı, yük taşıyan mavnalar, insan taşıyan tekneler, nehirde küçücük kayıklarıyla büyük teknelere yanaşarak satış yapan kadınlar ..
Hepsi ayrı bir renk, ayrı bir armoni. Nehir yaşamı demişken,
nehrin kenarındaki barakalarda yaşayan insanların, burada çamaşır, bulaşık
yıkadıklarını, yüzdüklerini de hatırlatalım.
Nehrin suyu epey bulanık. Bangkok’a yaptığım ilk yolculukta
gezi rehberimiz, bulanıklığın kirlilikten değil, Chao Phraya nehrinin taşıdığı
alüviyonlardan kaynaklandığını söylemişti. Zaten yapılan analizlerde de, nehir
suyunun temiz çıktığını belirtmişti. Açıklama bana mantıklı geldi, çünkü tüm
bulanıklığa rağmen sudan kaynaklanan bir koku duyulmuyordu.
Nehir gezisi esnasında, bir tapınağın önünde, -Tayland’lar
tarafından kutsal olarak addedilen- balıkları ekmek atarak beslemek sanırım
sizlere de hoş anları hatıra olarak bırakacaktır.
Ayrıca Tayland’ın Dünyaca bilinen simgeleri arasında yer alan, ünlü Wat Arun tapınağını nehirden görmek ve fotoğraflamakta ayrı bir heyecan kaynağı.
Zaten, bu tapınağa ait fotoğrafları Tayland ile ilgili bir
çok internet sitesinde, kitapta vs. görebilirsiniz. Adeta Tayland ismi ile özdeşleşmiş olan bu
tapınak, Kamboçya mimarisinden izler taşımakta ve bu tapınağın kulesi, 104
metre yüksekliğinde.
Şafak Tapınağı olarak anılan bu yapıda, tapınağın dış
cephesinde bulunan tabaklar dikkat çeken unsurlardan. Çünkü bu tapınakta adak
adayan insanlar adaklarının gerçek olması için buraya tabak bırakıyorlar.
Bangkok zıtlıkların iç içe olduğu bir harmoni. Bir yanda modern
diğer yanda geleneksel, bir yanda,
yüzlerce tapınak, bir yanda büyük gökdelenler, bir yanda gecekondu tarzı
barakalar, bir yanda lüks ve ihtişam. Hepsi içi içe ve uyumlu.
Gelenekten bahsetmişken, meşhur Thai Masajı’nı da es
geçmemek gerek. Yüzyıllara dayanan bir ritüel bu. Tabi gerçek anlamda
geleneksel Thai masajı yapan yerlerle, adına Thai masajı deyipte, bu geleneksel
masajı farklı amaçlar için sunan yerleri ayırt etmek gerek. Siz en iyisi,
Bangkok’u iyi bilen birinden ya da otelinizin resepsiyonundan bu konuda tavsiye
alın.
Yemek konularına gelince. Bangkok’ta çok geniş bir, sokakta
yeme kültürü var. Sokak satıcılarını her yerde görebiliyorsunuz. Tabi yedikleri
şeyler pek bizim damak zevkimize uygun şeyler değil. Böcekleri bile kızartıp
yiyebiliyorlar sonuçta. Ama, her ne olursa olsun, yeni lezzetler tadacağım
diyorsanız, temiz olduğuna kanaat
getirdiğiniz bir sokak satıcısından, yediğiniz şeyin ne olduğuna iyice emin
olup, deneme yapabilirsiniz.
Sonuçta, Bangkok gibi bir şehirde deniz ürünlerinin
bolluğunu göz önüne alarak, benim size tavsiyem, Bangkok’un meşhur mekanlarından,
Sea Food Balık Market&Restoran. Denizde ne varsa bizde de vardır prensibiyle
hizmet veren bu market restoran karışımı mekanın, market bölümünden balık, salata, ekmek vs. alıyorsunuz ve
masanıza oturduğunuzda istediğiniz şekilde pişirtiyorsunuz. Sonrada afiyetle yiyiyorsunuz. Burası gayet
şık bir mekan, fiyatları da bizim para birimize göre gayet makul.
Paramızın, Tayland Baht’ına göre oldukça değerli olmasından
dolayı bu ülkede yaşam biz Türkler için gayet ucuz. Bu detayı da vereyim ki,
gezi planları yaparken bunu da göz önünde bulundurun. ( Tabi bu yazıyı 2012'de kaleme aldığımı unutmayalım)
Gezi planları demişken, iklimden de bahsetmek gerekir.
Burada temel olarak 2 mevsim var, yağışlı mevsim ve kuru mevsim. Sıcaklık 12 ay
boyunca 30 C civarı. Yani devamlı yaz. Fakat, nisan-ekim arası muson
yağmurlarının bolca yağdığı yağmurlu sezon yaşanıyor. Eğer temmuz’da
giderseniz, yağışlı sezona denk gelmiş oluyorsunuz ve yanınızda ince bir
yağmurluk taşımanızda fayda var. Hava günlük güneşlikken aniden sağanak
halinde öyle bir yağış bastırıyorki,
ortalık resmen göle dönüyor. Ama birkaç saat sonra bir bakmışsınız gene her yer
günlük güneşlik, sanki hiç yağmamış gibi. Tabi yağan yağmur suyunun da adeta
hamam suyu sıcaklığında olması da ayrı bir detay.
Benim size önerim, eğer Bangkok’a gidecekseniz, kuru sezonu
yani, ekim-nisan arasını tercih etmeniz. Hem
burada insanlar kış şartlarıyla boğuşurken, siz güzel bir yaz tatili
yapmış olursunuz.
Bangkok’un kanallarından bahsetmişken, Yüzen Çarşı’dan
bahsetmeden olmaz.
Yüzen Çarşı’ya giderken, öncelikle yolunuzun üzerindeki Hindistan
Cevizi Çiftliği’ne uğrayabilirsiniz. Burada hindistan cevizi yağının nasıl
çıkarıldığı, nasıl mis gibi pişirildiği (etrafa yayılan koku gerçekten
muhteşem) gibi detayları görebilir ve hindistan cevizinden mamul kremler vs.
nin satıldığı hediyelik eşya bölümünden bir şeyler alabilirsiniz. Ayrıca, hindistan
cevizinden yapılan hamuru da yeme amaçlı olarak satıyorlar, isterseniz tadına
bakabilirsiniz.
Yoruma gerek varmı? Dünyaca ünlü televizyon kanallarının fragmanlarına giren bu çarşıyı canlı canlı görmek muhteşem bir duygu. Yüzen Çarşı sabahın çok erken saatinde kurulup, henüz öğlen olmadan dağılıyor. Bu çarşıda, kanalın her iki tarafında bulunan dükkanlardan ve kanal üzerindeki teknelerden sebze, meyve başta olmak üzere bir çok ürünü alabilirsiniz.
Bu çarşıya direkt olarak otobüs, araba vs. ile ulaşma imkanınız var. Fakat, turistlere biraz farklı bir heyecan yaşatmak için, tur otobüsleri yüzen çarşıya belli bir mesafede sizi bırakıyor ve yaklaşık yarım saatlik hızlı ve heyecan verici bir tekne yolculuğuyla yüzen çarşıya ulaşıyorsunuz.
Burada alışverişin dışında, bu otantik ve cıvıl cıvıl ortamı izlerken bir şeyler yiyip içebilirsiniz.
Yüzen Çarşı’dan Bangkok’a dönüş yolunda ise tik ağacı
atölyelerinden birine uğrayabilir ve tik ağacından yapılan çeşitli mobilyaları
görüp, -bütçenize de uyuyorsa-
isterseniz satın alabilirsiniz.
Üstelik bu mobilyaları dünyanın neresinde olursa olsun evinize de yolluyorlar.
Evet biz şehirde
gezmeye, Grand Palace ( Büyük Saray) ile
devam edelim. Burası devasa bir yapı kompleksi. Bu yapı kompleksi 100’den fazla binadan
oluşuyor. Saray yapıları, altın heykeller, tapınaklar vs. Büyük Saray
kompleksindeki yapıların tamamlanması 300 yıl sürmüş. Dile kolay.
--------------------------------------------------------------------------------------------------
Patreon'da beni desteklemek isterseniz işte linkim Murat Avci İle Hayattan Hikayeler are creating podcasts, videos, blogging | Patreon
--------------------------------------------------------------------------------------------------
Grand Palace, Bangkok’a gidildiği zaman görülmesi, olmazsa
olmazların en başında geliyor. Aklınızda olsun.
Ayrıca Wat-Pho ve
Altın Buda tapınakları da görülmesi gerekenlerden. Bu arada wat kelimesi
tapınak anlamına geliyor Thai dilinde. Bunu da ek bilgi olarak vermiş olayım.
Wat-Pho Tapınağı
Wat Po, şehrin en eski ve en geniş araziye sahip tapınağı.
Kralın yaşadığı Büyük Saray ile yan yana. Kendi türünün en büyüklerinden olan,
meşhur Yatan Buda heykeli burada bulunuyor. 46 metre uzunluğunda ve 15 metre
yüksekliğinde, altın varakla kaplı bir ilginç bir heykel bu.
Ayrıca , Tapınağın içindeki Yılanlı Buda heykeli de çok
güzel. Genel olarak baktığımızda tapınak kompleksi gerçekten çok ama çok
etkileyici. Resmen bir görsel şölen. Mükemmel.
Wat Traimit Tapınağı
(Altın Buda Tapınağı)
Bu tapınağın en önemli özelliği, içinde bulunan “Altın Buda” Heykeli. 5.5 ton saf altından oluşan, 3 metre yüksekliğindeki bu heykel de Bangkok’un görülmeye değer simgelerinden.
Gece Yaşamı
Bangkok büyük bir metropol. Sonuç itibariyle bir metropolün
size sunabileceği her şeyi sunuyor. Hatta yerel özellikleri itibariyle daha da
fazlasını sunuyor. Çok hareketli bir
gece yaşamı var. Patbong bölgesinde yoğunlaşan go-go barlardan, içinde thai boksu
yapılan barlara, modern klüplere,
kaliteli restoranlardan, baş döndüren eğlencesiyle diskoteklere, kadar hemen
her zevke hitap eden mekanlar mevcut.
Bu arada, dünyanın en büyük prodüksiyonlarından Siam Niramit
Şov’u izlemenizi kesinlikle öneriyorum. Büyük Siam Krallığı’nın kuruluşundan
itibaren, Thai sanatının ve kültürünün, devasa
bir sahnede, muhteşem efektler ve görsel öğelerle anlatıldığı, guinnes rekorlar
kitabına girmiş bu şovu ailece izleyebilirsiniz. Bu şovu izlemek, hayatınız
boyunca yaptığınız en iyi şeylerden biri olacaktır. Buna inanın.
Bir sonraki yazıda buluşmak üzere.
--------------------------------------------------------------------------------------------------
Patreon'da beni desteklemek isterseniz işte linkim Murat Avci İle Hayattan Hikayeler are creating podcasts, videos, blogging | Patreon
--------------------------------------------------------------------------------------------------
Yorumlar
Yorum Gönder